Translate

Kasım Şen - (Mütehayyil)

19 Nisan 2020

Proje Yöneticisinin Dokunduğu Fil-4



Proje Yöneticisinin Dokunduğu Fil-4

"Proje Yöneticisi ve Dokunduğu Fil(Proje)"  yazı dizimize "Yılan" konusu ile devam ediyorum. Bu yazımızda proje ekibinde yılan gibi davranış sergileyenleri ve projelerde güvenliği ele alacağız. Yazı dizimizin konusunu oluşturan "Körler ve Fil" şiirinde John Godfrey Saxe  şöyle yazmıştı:

Üçüncüsü hayvana yaklaştı
Ve mutlulukla tuttu
Elleri içinde hortumunu
Böylece cesaretlendi ve konuştu:
“Anladım” dedi aynen
“Fil daha çok bir yılan gibi”

Yılan, elbette tehlikeli bir yaratıktır. Ancak herkes yılanların ne yapacağını bilir! Yılan zehirler, ısırır ve hatta boğabilir. Bu yılandan beklenen bir davranıştır. Bir kimse yılanı eline alıp, onun kendisine zarar vermeyeceğini düşünemez. Sirklerde yılanlarla gösteri yapanlar ya da Hindistan'da yılan oynatanlar riske girmemek için yılanların zehirlerini yok ederler. Çünkü kimse yılanın zehirlemeyeceğini garanti edemez. Bu girizgahtan sonra fazla oyalamadan sorumu sorayım:

"Proje ekiplerindeki HERKES en az sizin kadar projeyi sahiplenir mi?"

Soru basit ama bu soruya beklemeden, düşünmeden "evet" cevabını veriyorsanız; ya çok fazla iyimsersiniz ya da gerçekten safsınız, demektir.

Proje ekipleri oluşturulurken başta duyulan heyecan ve şevk uzun süre kalıcı olamayabilir. Bir proje yöneticisinin görevi elbette bu heyecanı ve şevki en üst düzeyde tutabilmektir. Tamam, ancak herkes bu kadar iyi niyetli midir? Proje ekiplerindeki yılan gibi davranış sergileyenleri ne yapacağız Gerçekten çok itici ve tiksindirici bir durum bu. Proje ekiplerinde yılanların var olduğunu düşünmek, inanmak ve birilerini bu şekilde etiketlemek, yaftalamak ne kadar zor! Hiç kimsenin buna cesaret edebileceğini düşünemiyorum ancak gerçekten proje ekiplerinde yılanlar olabilir.  Fazla iyi niyetli olmaya, kendimizi inandırmaya, kandırmaya çalışmayalım.

Bu gerçeği kabullenerek, yeniden değerlendirelim. Siz, proje ekibinizdeki herkesten, projenize yeterli dikkatin ve önemin verilmesini beklersiniz ancak diğer tarafta sizin proje(ler)iniz başkaları için var olan işlerinin üstüne eklenmiş ekstra işler olarak düşünülebilir. Onların da sizin kadar projenizi sahiplenmesi mümkün değildir. Hatta sizin projenizin ortaya çıkaracağı iş ürünleri veya hizmetler; diğer kişilerin çalışma biçimiyle veya kariyer hedefleriyle çatışabilir. Geçmişte birçok otomasyon projelerinden rahatsız olan, işini kaybedeceğini düşünen çalışanlar, projelere engeller çıkarmışlar.

Elbette herkes kötü niyetli değildir. Bazen proje ekiplerindeki kişiler, iyi niyetli olarak rollerine uygun olan bazı konulara daha fazla önem verilmesini, daha dikkatli olunmasını isterler. Hatta projeyi o yöne doğru çekiştirirler. Sanki o konudaki çalışmaların yapılmasını, projede başarının sağlanması için yeterli ve tek koşul olarak düşünürler. Herkesin de böyle düşünmesini beklerler. Bir süre sonra her bir roldeki çalışan, projeyi kendilerinin ilgi alanlarına doğru çekmeye çalışırlar. Proje ana hedefinden çıkıp, sadece baskın birilerinin ilgi alanındaki çalışmaları gerçekleştirmeye odaklanılır. Proje ekiplerindeki kişiler bunu bazen bilmeyerek, bazen de kendi çıkarları doğrultusunda bilerek yaparlar. Proje yöneticisinin, projenin hangi yöne doğru çekiştirildiğinin farkına varıp, uyanık davranması gerekmektedir.

Proje ekiplerindeki yılanların en tehlikeli oldukları bir diğer konu ise bilgi güvenliğidir. Bazı çalışanlar, projelerdeki kritik bilgileri başkalarıyla paylaşabilirler. Bunun için firma bünyesinde ya da en azından proje seviyesinde yeterli bilgi güvenlik altyapısı kurulmalıdır. Bilgi güvenliği olarak  sadece teknik bilgilerin paylaşılması düşünülmemelidir. Projenin o aşamadaki durumu, proje ekiplerinde kimlerin yer aldığı, müşteri bilgisi, projede yaşanılan aksaklıklar, proje bütçesi, takvimi, paydaşları gibi bilgilerin de paylaşılmaması önemlidir. Rakip firmaların proje hakkında elde edeceği ufak bir bilgi kırıntısı bile projeyi ve firmayı zor durumda bırakabilecektir. Bu nedenle, proje ekiplerindeki yılanların güvenlik açıklarından sızma girişimlerine engel olunmalı, gerekli güvenlik tedbirleri devreye alınmalıdır. Aksi halde en küçük ve göz ardı edilen bir yerden sızıntı olabilecektir.

Proje yöneticileri her zaman dikkatli olmalı, bilinçli veya bilinçsiz şekilde tartışmalara girmemelidir. Bazen bu tür tartışmalar ne projeye ne de kendisine fayda sağlayacaktır. Aksine projeler sekteye uğrayacaktır. Fazla iyi niyet ve saflıktan uzak durup, gerçekçi olmakta fayda vardır.

09 Nisan 2020

Proje Yönetimi Manifestosu -2


PROJE YÖNETİMİ MANİFESTOSU-2


Önceki yazımızda başladığımız Proje Yönetimi Manifestosuna yeni bir madde ile devam ediyoruz. 10 maddeden oluşan manifestomuzu proje yönetiminin olmazsa olmazları olarak görüyoruz. Proje yönetiminin bir meslek olarak ülkemizde yerleştirilmesi, önem kazanması ve hak ettiği değeri elde etmesi için manifestomuzdaki maddeleri tüm proje yöneticilerinin sahiplenmesi önemlidir. 


*********************************************************************************
Manifesto Madde-2:
HER PROJENİN, PROJE YÖNETİCİSİ OLACAKTIR

*********************************************************************************
Aslında bir proje varsa, bir yöneticisinin olması da doğal ve anlamlı gelmektedir. Ancak bu varsayıma rağmen gerçek bundan çok farklıdır. Ülkemizde geçmişten bugünümüze kadar proje yöneticilerine olan bakış ve algı hep aynı değildi. Yani hiç bir zaman, bir proje ortaya çıktığı zaman hemen bir proje yöneticisi atanmadı. Zaten proje kavramı da çok eskiden beri var olmamıştı. İlk başlarda firmanın yaptığı işlerin bütünü bir proje olarak ele alınırdı. Sonraki zamanlarda yurt dışı kaynaklı örgütlerin ortaya koyduğu kavramların ülkemizde benimsenmesi ve bazı kalite standartlarının/modellerinin zorlaması ile projelere yaklaşım değişti. 

Süreç tanımlarında proje yöneticisi gibi roller tanımlanmaya başlanınca firmalarda en deneyimli veya en kıdemli personeller proje yöneticisi olarak atanmaya başlandı. Aslında bu tam bir görev ataması değildi. İşi en iyi bilen kişiler oldukları düşünüldükleri için o rol onların üstünde kaldı. Geçmişte birçok "Şef Mühendis" rolündeki çalışanlar gerçekte proje yöneticiliği yapmaktaydılar. Çok az firmada gerçek anlamda bir "Proje Yöneticisi" rolü/görevi tanımlanmıştı. 

Projeler, kıdemli veya deneyimli kişilerin ek iş olarak yönetecekleri çalışmalar değildir. Ekibin imece usulü yönetim faaliyetlerini gerçekleştirmesi mümkün değildir.

İlerleyen yıllarda, birçok ihalede veya sözleşmede "bir proje yöneticisi atanacaktır" benzeri şartname maddesi yer almaya başlayınca firmalar gerçekten birilerini proje yöneticisi olarak görevlendirmek zorunda kaldılar. Ancak burada da genelde şirkete yeni girmiş, tecrübesiz ve fazla iş yükü olmayan kişiler, sırf şartname maddesini karşılayabilmek adına bu göreve getirildiler. Böylece hem onlara iş çıktı, hem de kağıt üstünde de olsa bir proje yöneticisi atanmış oldu. O deneyimsiz proje yöneticileri de genelde toplantı düzenlemek ve müşteri ile yazışmaları hazırlamaktan öte işler yapmadılar. Asıl işler, planlama ve yürütme işleri yine teknik, deneyimli ve kıdemli kişiler üzerinden gerçekleştirildi. Proje yöneticileri sadece vitrin arayüzü olarak kaldılar. Bir bakıma proje sekreterliği yaptılar. Matriks yapılanmada en pasif durumdaydılar. Zaman içinde projeler büyüdükçe, kapsamları ve bütçeleri arttıkça proje yöneticilerinin önemi, yetkisi ve sorumluluğu arttı. Ancak bazı firmalar halen eski yaklaşımla devam etmektedirler. 

Projelerde, sırf deneyimsiz çalışanlara iş vermiş olmak için proje yöneticisi atanmamalıdır. Proje yöneticisi; planlama, izleme, koordinasyon ve yürütme faaliyetlerini gerçekleştirecek yetkinlikte ve sorumlulukta olmalıdır.

Firmalar proje yöneticisi ataması yaparken genelde projenin geliştirileceği alanda uzmanlaşmış kişiler olmasına dikkat etmektedirler. Ancak proje yönetimi metodolojisini açıklayan kitaplarda böyle bir zorunluluk olmadığı belirtilmektedir. Temel proje yönetim işlevlerine hakim, yöntemlerini bilen ve uygulayabilecek herkes proje yöneticiliği yapabilmelidir. Proje yöneticiliği; alan uzmanlığı gerektirmeyen, kendine has yöntemleri ve yaklaşımları olan bir meslektir. Teknoloji projelerini yöneten bir proje yöneticisinin, bir inşaat projesini de yönetebileceği varsayılır. Belki ilk aşamada proje yöneticileri alanın terminolojisinden kaynaklı bazı zorlanmalar yaşasalar da zaman içinde temel proje yönetim yöntemlerini uygulayarak başarılı olacaklardır. Proje yöneticisi aynı zamanda yönetim, iletişim ve liderlik konularında da yetkinlik ve deneyim kazanmalıdır. Proje yöneticilerinin mesailerinin büyük kısmı iletişim ve liderlik çalışmalarında geçmektedir.

Proje yöneticileri, her çalışma alanındaki projeleri yönetebilecek şekilde temel proje yönetim tekniklerine ve yöntemlerine sahip olması gerekir.

İletişim, koordinasyon, planlama ve yürütme faaliyetlerinin tek elden gerçekleştirilebilmesi için projelere yalnızca bir proje yöneticisi atanması gerekir. Aynı projede birden fazla yönetici veya yönetici rolünü üstlenen proje ekibi üyesi varsa; karar verilmesi gereken durumlarda yetki ve sorumluluk karmaşası ortaya çıkacaktır. Yönetimin tek elden olması faydalıdır. Proje yöneticilerinin karar almakta zorlandığı durumlarda bir üst yöneticinin olması elbette olabilir ancak aynı rol ve sorumluğa sahip proje yöneticisi olmamalıdır. Projenin kapsamı ve büyüklüğü nedeniyle bazen birden fazla proje yöneticisinin atanması gereken durumlarda, her proje yöneticisinin yöneteceği proje parçalarının belirlenmesi gerekir. Proje yöneticileri projelerinin sınırlarını ve yetkilerini net olmak bilmek isteyeceklerdir. Bunu sağlamadan bir projeyi birden fazla yöneticinin yönetmesi zordur.

Sonuç olarak;
  • Projeler kendi haline bırakılacak, ekiptekilerin birbirlerine yardım ederek imece usulü geliştirilecek çalışmalar değildirler.
  • Projelerde yönetim, yürütme ve izleme faaliyetleri için yetkin ve sorumlu bir proje yöneticisi  olmalıdır. 
  • Proje yöneticisi sadece projenin geliştirildiği alanda uzmanlaşan kişilerden olmak zorunda değildir. 
  • Proje yöneticisi teknik alandaki bilgi ve becerilerden daha çok yönetim, iletişim ve liderlik konularında yetkinlik ve deneyim kazanmalıdır.
  • Bir projenin yalnız ve sadece bir proje yöneticisi olmalıdır. 
  • Birden fazla proje yöneticisinin çalışması gereken durumlarda, ilgili proje mantıksal parçalara ayrılmalı ve her bir proje yöneticisinin sorumlu oldukları parçalar net olarak belirlenmelidir.

05 Nisan 2020

Hikayeden İşler-7




HİKAYEDEN İŞ'LER-7


"Hikayeden İş'ler" yazı dizimizde bu bölümde çevremizdeki köpekbalıklarından bahsedeceğiz.  Hikaye anlatıcılarının önemli sorumluluklarından birisi dinleyenleri canlı tutmaktır. Her hikaye, her dinleyende aynı duyguyu ve heyecanı oluşturamayabilir. Anlatıcının bunu umursamaması mümkün değildir. Ben söyleyeceğimi söyler, geçerim gibi bir anlayış asla olamaz. Dinleyenleri canlı tutmanın yöntemi, anlatıcının hikayesine olan tutkusu olacaktır. Dinleyenler bu tutkuyu hissedemezlerse, anlatılanların da etkisinde kalamazlar. Hikaye anlatıcısının, her bir dinleyenle arasında bir elektrik kablosu çekilmiş olduğunu düşünmesi gerekiyor. Uyuşmuş bir dinleyiciye veya dinleyicilere şok dalgası gönderebilmesi lazımdır. Bunu da ya ses düzeyiyle ya da mimikleriyle yapabilir. Bazı durumlarda ise doğrudan uyuşmuş dinleyicilere sorular sorar, "öyle değil mi?" diyerek teyitler alabilir. Önemli olan dinleyicilerin hep canlı ve dikkatli olmasını sağlamaktır.


ÇEVREMİZDE KÖPEKBALIKLARI NEDEN VAR? 


*********************************************************************************
Japonlar bir ada toplumu olarak taze balığı her zaman çok sevmişlerdir. Fakat Japonya sahillerinde, bol balık az bulunduğundan, balıkçılar talebe cevap vermek için daha büyük teknelerle okyanusa açılmaya başlamışlar. Başlangıçta balık tutmak için uzaklara gidildikçe, geri dönülmesi de daha uzun zaman almaya başlamış. Dönüş bir-iki günden daha fazla uzarsa, tutulan balıkların da tazeliği kaybolmaktaymış. Bu durumda Japonlar, tazeliği kaybolmuş balığın farkını anlayıp lezzetini hiç sevmemişler. 

Bu problemi çözebilmek için balıkçılar, teknelerine soğuk hava deposu yaptırmışlar. Böylece istedikleri kadar uzağa gidip, tuttukları balıkları da soğuk hava deposunda dondurulmuş olarak saklayabilmişler. Ancak Japon halkı, bu defa da taze balıkla dondurulmuş balığın lezzet farkını ayırt etmiş ve dondurulmuş balıklara çok para ödemek istememişler. Bunun üzerine, balıkçılar çareyi teknelerine akvaryum yaptırmakta bulmuşlar.  Tutulan balıklar seyahat boyunca canlı olarak akvaryumda yaşamaya devam etmişler. 

Ancak Japon halkı bu defa da canlı olmasına rağmen bu balıkların da lezzetinde yine bir farklılık hissetmiş. Hareketsiz, uyuşmuş bir durumda günlerce yol giden balığın; canlı, diri ve hareketli balığa göre lezzeti çok farklıymış, kötüymüş.

Sonunda Japonlar taze ve lezzetli balığı sofralara getirebilecekleri bambaşka bir yol bulmuşlar: Balıkları yine teknedeki akvaryumlarında tutarken içine küçük bir de köpekbalığı atmışlar. Böylece balıkların bir kısmı köpekbalığı tarafından yutulmasına rağmen geride kalanlar sürekli hareket halinde  oldukları için son derece taze kalabilmişler.

*********************************************************************************

İş hayatında çevremizdeki bazı kişilerden rahatsızlık duyarız. Öyle ki, o kişilerle aynı ekipte veya aynı ortamda olmamaya çalışırız. Onların yaptıkları her konuşmadan, her hareketten sıkılırız, mümkünse uzak durmaya çalışırız. Ancak bu her zaman mümkün değildir. Bir diğer konu ise ekip içi rekabettir. Ekipler içinde veya ekipler arasında sürekli bir rekabet vardır. İş dünyası; herkesin terfi almak, yüksek maaş beklentisi ve yetki, sorumluluk kazanmak için rekabet içinde olduğu bir ortamdır. Şirketler de sürekli birbirleriyle rekabet halindedirler. 

"Rakiplerinize önem verin, hatalarınızı ilk önce onlar fark eder"

Bu rekabet ortamı hem piyasayı hem de ekibi canlı tutacaktır. Hiçbir şirketin uyuşmuş, köhneleşmiş ve hareketsiz çalışanlara tahammülü yoktur. Çalışanların sürekli canlı ve rekabet içinde olmasını isterler. Birbirleriyle rekabet içinde olan ekiplerin en iyi performans göstereceği düşünülür. Fakat bir diğer yandan da ekip içindeki sinerjiyi de korumak gerekir. Rekabetin fazlası bir süre sonra negatif sinerji yaratacaktır. Yıkıcı rekabet, öldürücüdür. Rekabet ortamında uyuşuk kalmaya devam edenler bir süre sonra diğerlerine yem olacaklardır. Tıpkı hikayemizdeki köpekbalıklarına yem olan balıklar gibi..

"İş dünyasında rekabet olmasaydı, başarı olmazdı" 

Bazen firmalar veya yöneticiler ekip içinde canlılığı arttırmak ve rekabet ortamı yaratmak için ekibin içine ekiptekilere rakip olacak kişileri (köpekbalıklarını) dahil ederler. Ekip içinde uyuşuk durumda olan çalışanlar yeni ortamda hayatta kalabilmek için ya canlanırlar, ya da ayrılmak zorunda kalırlar. Ancak aşırı rekabet oluşması durumunda tüm ekibin yok olmasının da önüne geçmek gerekir. Çünkü bir süre sonra ekipteki herkes mücadelede başarılı olmak için birer köpekbalığı gibi davranmaya başlarlar. Bu durumda çalışma ortamı yaşanılmaz hale gelir. 

"Rekabet aşı gibidir, uygun dozda olduğu sürece vücudu saldırılara karşı dirençli tutar, fazlası hastalandırır, öldürür. "

Uyuşuk olmanız durumunda, 
sizi canlandırmak için, 
rekabet ortamı yaratmak için, 
kaliteyi ve performansı arttırmak için
ekibinize köpekbalıkları koyarlar! 

İş hayatında çevrenizdeki köpekbalıklarına yem olmamak için sürekli uyanık olun, CANLANIN!

29 Mart 2020

Proje Yönetimi Manifestosu -1


PROJE YÖNETİMİ MANİFESTOSU-1


Türk Proje Yönetim Meslek Enstitüsü (TPYME) ile birlikte hazırlayıp, 2017 yılındaki  Ulusal Proje Meslek Konferansı UPMKkapsamında duyurusunu yaptığımız Proje Yönetimi Manifestosunu daha önce paylaşmıştım.  Proje yönetiminin bir meslek olarak ülkemizde yerleştirilmesi, önem kazanması ve hak ettiği değeri elde etmesi için manifestomuzdaki maddeleri tüm proje yöneticilerinin sahiplenmesi önemlidir. 

10 maddeden oluşan manifestomuzdaki her bir maddeyi detaylı olarak ele alacağımız bu yazı dizimizde maddeler bazında ayrı yazılar yayınlanacaktır. Böylece manifesto ile neyi amaçladığımı, hedefimi ve görüşlerimi paylaşacağım. 


*********************************************************************************
Manifesto Madde-1:
HER PROJE DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM YARATIR, PROJE GELECEKTİR

*********************************************************************************
Genel olarak proje için belli zaman aralığında, belli bir bütçe ve kaynaklarla, bir işi, ürünü veya hizmeti gerçekleştirme diyebiliriz. Farklı şekillerde ifade edilse bile neticede temel argümanlar bunlardır. Buradan yola çıkarak, herhangi bir çalışmayı proje olarak nitelendirmek kolayca mümkün müdür? Neyi proje olarak isimlendirebileceğimiz, nelere proje diyemeyeceğimizin sınırları tam belli değildir. 

Öncelikle aynı ürünün birden fazla adetini seri olarak üretmeye dayalı, yani operasyonel ve seri üretim çalışmaları proje olamamaktadır. Çünkü projede "yeni" bir şeyler ortaya çıkmalıdır. Projede ortaya çıkan ürün veya hizmet daha önce yapılmamış olmalıdır. Bu konuda herkes hemfikirdir sanırım. Öyleyse, inşaat firmalarının aynı mimari çizimlere sahip, aynı binaları, farklı site isimleri altında "Güzel Site Projesi", "Süper Manzaralı Evler Projesi", "Kral Konakları Projesi" gibi güzel ve dikkat çekici isimlerle sunduğu çalışmalar proje olarak ele alınamayacaktır. Ancak farklı estetiğe, mimariye veya altyapıya sahip özelliklerdeki çalışmaları varsa bunlar proje olarak ele alınabilir. Aksi halde kavanoz şişesi üreten fabrika ile aynı binaları üreten inşaat firmaları farklı değildir. "En yeni", "en yeninin de yenisi", "yenilerin yenisi" veya "ultra süper yeni" gibi sıfatlarla projeleri isimlendirmek asla ortaya çıkacak olan ürünü yenileştirmeyecektir. 

Birebir aynı ürünlerin ve hizmetlerin ortaya çıkacağı çalışmalara proje yerine "iş" demek doğrudur. "ABCD ürünü üretim işi" gibi..

Diğer taraftan, aynı ürün veya hizmet olmasa da birbirine benzeyen farklı şeyleri gerçekleştirme çalışmalarını proje olarak ele almak uygun mudur? Bazı firmalar aynı ürünün basit birkaç özelliğini değiştirerek yeni bir projeymiş gibi isimlendirmektedir. Bunun gerekçesini ise, o çalışmaya bütçe, zaman ve kaynak ayırmak olarak göstermektedir. Elbette bu yönde haklılar. Sonuçta ortaya farklı bir ürün çıkacak, zaman ve bütçe harcanacak, bir ekip çalışacak, vs.. Ancak ortaya çıkan ürün değişmiş olsa da, o ürün firmada bir değişime yol açmamıştır. Firmanın geleceğine yönelik bir değişimi başlatmamıştır. Özellikle beyaz eşya, küçük ev aletleri ve TV üreticilerinin aynı ürünün farklı modellerini veya aynı modelin farklı boyutlarını içeren ürünlerinin üretildiği çalışmalar bu kapsamdadır. Yeni teknoloji ürünü çamaşır makinesi, buzdolabı veya TV üretilmediği sürece bunları proje olarak nitelendirilmesi uygun değildir. Bunlar değişim ve dönüşüm yaratmamıştır.

Birbirine çok benzeyen ürünlerin geliştirildiği çalışmaları proje olarak ele almak yerine "iyileştirme/geliştirme çalışması"  diye isimlendirmek doğrudur. 

Birçok firmanın amiral diye tabir edeceğimiz projeleri vardır. Bunlardan ortaya çıkan ürünleri yıllarca satmışlardır. Bu ürünlerin üzerinde bazı "iyileştirme/geliştirme çalışmaları" yaparak farklı versiyonlarını üretmişlerdir. Firmanın ana çalışma alanı olmuşlardır veya ana çalışma alanlarına yenilerini eklemişlerdir. Bu tür projeler, geliştirildikleri firmalarda değişime ve hatta bazen dönüşüme yol açmışlardır. Bunlar firmanın geleceğini yönlendiren projeler olmuşlardır. Her inovasyon ürününü geliştirmek için yapılan çalışmalar bu kapsamda olamayabilir. İnovasyon faaliyetleri her zaman yıkıcı, değiştirici ve dönüştürücü etkiye sahip olamayabilir.  

Sonuç olarak; 

  • Projeler firmalarda değişimi başlatmalıdır. Firmanın çalışma şeklinde, ürünlerinde veya hizmetlerinde değişim yaratan çalışmalar ancak proje olarak ele alınabilir.
  • Değişimle birlikte firmalarda yapısal ve yönetimsel dönüşüme neden olabilecek seviyede etkili geliştirme faaliyetleri de projedir. Dönüşüm zordur, dönüşümü başlatan projeler firmaların geleceklerini şekillendirir.
  • Projeler geleceğe yönelik olmalıdır. Hataları düzeltme, sorunları çözme ve görsel imaj yaratmaya yönelik çalışmalar firmanın geleceğinde etkili değildirler. Bunlar proje olarak nitelendirilmemelidir.