Uluslararasılaştırılamayanlarımızdan
mısınız?
Geçtiğimiz Aralık ayında
(05.12.2018) TechVadi etkinliği olarak yapılan, TTGV Xnovate programı kapsamında TTGV girişimi
ve desteği ile Sn.Serkan Ünsal tarafından
hazırlanan “Teknoloji Firmalarında Başarılı Uluslararasılaşma Stratejileri
Analiz Çalışması”’ sunumu içeriğinde ülkemizdeki 13 girişimci ile yapılan araştırma
sonucu paylaşıldı. Analiz çalışmasına buradan ulaşılabilir.
Uluslararasılaşma Stratejileri
Analiz çalışmasının
temelini, ülkemizdeki girişimcilerin Uluslararasılaşma (globalleşme / küreselleşme)
çalışmaları ve bu alanda yaşanan sıkıntılar, ulaşılan başarılar oluşturuyor. Raporda da belirtildiği üzere artık “son
dönemde kuruluş ile globalleşme arasındaki süre kısalmıştır”. Girişimcilerin Uluslararasılaşma
vizyonuna sahip olmaları burada temel hedef olarak görünüyor. Birçok girişimci
start-up türü atılımlarla global dünyaya ve özellikle teknoloji temelli pazara
girmeye çalışıyor. Ancak raporda
özetlenen tanıma göre “Start-up belirsizliğin olduğu, tekrarlanabilir ve ölçeklenebilir
iş modeli peşinde koşan, hızlı büyümek için tasarlanmış geçici şirket statüsüdür.”
diyebiliriz. Bu nedenle, her startup firmanın kolayca “Uluslararasılaşma”
hedefine ulaşabileceğini düşünmek hatalı olacaktır. Kimi startup firmalarının
önce yerelde başarıya ulaşması daha doğru bir hedef olarak görünmektedir.
Raporda “Uluslararasılaşma
Strateji Türleri” aşağıdaki gibi kategorilere ayrılmıştır. Ülkemizdeki girişimcilerin
bu kategorilere hemen hemen eşit bir şekilde dağıldığını söylemek biraz zor.
Bu stratejilerin yerel ve
global dağılımlarını gösteren yıldız şemaya göre, dünya çapında dağılım
gösterdiği halde yerel pazarlar konusunda da duyarlı olan Transnational tipte
bir strateji en çok istenilen olacak gibi görünüyor.
Uluslararasılaşma Kaygısı
Bu kadar çok “uluslararasılaşma”
hevesine rağmen ülkemizin birçok sanayi devinin uluslararası pazarlara geç
açılması veya açılmaktan korkması çelişki gibi görünmektedir. Yerelde yüksek
büyüme oranlarına ulaşan firmaların, yurtdışı girişimlerinin yok denecek kadar
az olmasının nedeni, bana kalırsa, “tatlı su- büyük okyanus” analojisine dayanıyor.
Yerelde (tatlı sularda) kendi açısından güvende olduğunu düşünen girişimciler,
uluslararası(tuzlu sular ve bilinmeyenlerin olduğu büyük denizler) pazara
girmekten korkmaktadırlar.
Ancak startup’ların bu
konuda cesaretlerinin nedeni ise henüz kendileri açısından hiçbir denizin tatlı
su olmamasındandır. Onlar için yerelde veya uluslararası pazarda var olma
çabası, aynı eforu gerektirmektedir. Her durumda kaybedilecek varlıklarının
büyüklüğü hemen hemen aynıdır. Öyleyse belki de yerelde karşılaşmaları muhtemel
zorluklarla, uluslararası pazarlarda mücadele ederek üstesinden
gelebileceklerini düşünmekteler.
Sonuç Olarak;
Ülkemizde “uluslararasılaşma”
çabasında olan firmaların, daha çok teknoloji firmaları ve özellikle yazılım odaklı hizmet
girişimleri olmasının, geleceğe yönelik olarak hem olumlu hem de olumsuz etkileri
olacaktır. Teknolojinin hızlı devinimi nedeniyle, hızlı evrimleşemeyen bu tür
girişimler kısa ömürlü olabilirler. Belli bir konsepte veya zaman diliminde
parlayıp, kısa süre sonra pazarın evrimine uyum sağlayamadan ortadan kaybolabilirler.
Ancak teknoloji altyapısına dayanan girişimlerin daha hızlı büyüme ve
yaygınlaşabilme fırsatları da olumlu etkilerdendir. Bu girişimcilerin, global
hizmet kriterlerinini yerine getirmesi durumunda, “transnational” bir girişim
olmaları çok kolay olabilmektedir.
“Uluslararasılaşma”
çabasında olan girişimcilerin, özellikle finans anlamında yerel büyük aktörler
tarafından desteklenmesi; uluslararası pazarı da içine katan bir ekosistemin
parçaları olmaları, girişimlerin başarıya ulaşması için önemli fırsattır. Tüm
sektörlerin büyük sanayi firmalarının gelecekteki stratejik planlarına,
uluslararası pazara girmeye çalışan firmalarla işbirliği hedefini koymalarının
zamanı gelmiştir, hatta geçmektedir.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder