Translate

Kasım Şen - (Mütehayyil)

rekabet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
rekabet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

05 Nisan 2020

Hikayeden İşler-7




HİKAYEDEN İŞ'LER-7


"Hikayeden İş'ler" yazı dizimizde bu bölümde çevremizdeki köpekbalıklarından bahsedeceğiz.  Hikaye anlatıcılarının önemli sorumluluklarından birisi dinleyenleri canlı tutmaktır. Her hikaye, her dinleyende aynı duyguyu ve heyecanı oluşturamayabilir. Anlatıcının bunu umursamaması mümkün değildir. Ben söyleyeceğimi söyler, geçerim gibi bir anlayış asla olamaz. Dinleyenleri canlı tutmanın yöntemi, anlatıcının hikayesine olan tutkusu olacaktır. Dinleyenler bu tutkuyu hissedemezlerse, anlatılanların da etkisinde kalamazlar. Hikaye anlatıcısının, her bir dinleyenle arasında bir elektrik kablosu çekilmiş olduğunu düşünmesi gerekiyor. Uyuşmuş bir dinleyiciye veya dinleyicilere şok dalgası gönderebilmesi lazımdır. Bunu da ya ses düzeyiyle ya da mimikleriyle yapabilir. Bazı durumlarda ise doğrudan uyuşmuş dinleyicilere sorular sorar, "öyle değil mi?" diyerek teyitler alabilir. Önemli olan dinleyicilerin hep canlı ve dikkatli olmasını sağlamaktır.


ÇEVREMİZDE KÖPEKBALIKLARI NEDEN VAR? 


*********************************************************************************
Japonlar bir ada toplumu olarak taze balığı her zaman çok sevmişlerdir. Fakat Japonya sahillerinde, bol balık az bulunduğundan, balıkçılar talebe cevap vermek için daha büyük teknelerle okyanusa açılmaya başlamışlar. Başlangıçta balık tutmak için uzaklara gidildikçe, geri dönülmesi de daha uzun zaman almaya başlamış. Dönüş bir-iki günden daha fazla uzarsa, tutulan balıkların da tazeliği kaybolmaktaymış. Bu durumda Japonlar, tazeliği kaybolmuş balığın farkını anlayıp lezzetini hiç sevmemişler. 

Bu problemi çözebilmek için balıkçılar, teknelerine soğuk hava deposu yaptırmışlar. Böylece istedikleri kadar uzağa gidip, tuttukları balıkları da soğuk hava deposunda dondurulmuş olarak saklayabilmişler. Ancak Japon halkı, bu defa da taze balıkla dondurulmuş balığın lezzet farkını ayırt etmiş ve dondurulmuş balıklara çok para ödemek istememişler. Bunun üzerine, balıkçılar çareyi teknelerine akvaryum yaptırmakta bulmuşlar.  Tutulan balıklar seyahat boyunca canlı olarak akvaryumda yaşamaya devam etmişler. 

Ancak Japon halkı bu defa da canlı olmasına rağmen bu balıkların da lezzetinde yine bir farklılık hissetmiş. Hareketsiz, uyuşmuş bir durumda günlerce yol giden balığın; canlı, diri ve hareketli balığa göre lezzeti çok farklıymış, kötüymüş.

Sonunda Japonlar taze ve lezzetli balığı sofralara getirebilecekleri bambaşka bir yol bulmuşlar: Balıkları yine teknedeki akvaryumlarında tutarken içine küçük bir de köpekbalığı atmışlar. Böylece balıkların bir kısmı köpekbalığı tarafından yutulmasına rağmen geride kalanlar sürekli hareket halinde  oldukları için son derece taze kalabilmişler.

*********************************************************************************

İş hayatında çevremizdeki bazı kişilerden rahatsızlık duyarız. Öyle ki, o kişilerle aynı ekipte veya aynı ortamda olmamaya çalışırız. Onların yaptıkları her konuşmadan, her hareketten sıkılırız, mümkünse uzak durmaya çalışırız. Ancak bu her zaman mümkün değildir. Bir diğer konu ise ekip içi rekabettir. Ekipler içinde veya ekipler arasında sürekli bir rekabet vardır. İş dünyası; herkesin terfi almak, yüksek maaş beklentisi ve yetki, sorumluluk kazanmak için rekabet içinde olduğu bir ortamdır. Şirketler de sürekli birbirleriyle rekabet halindedirler. 

"Rakiplerinize önem verin, hatalarınızı ilk önce onlar fark eder"

Bu rekabet ortamı hem piyasayı hem de ekibi canlı tutacaktır. Hiçbir şirketin uyuşmuş, köhneleşmiş ve hareketsiz çalışanlara tahammülü yoktur. Çalışanların sürekli canlı ve rekabet içinde olmasını isterler. Birbirleriyle rekabet içinde olan ekiplerin en iyi performans göstereceği düşünülür. Fakat bir diğer yandan da ekip içindeki sinerjiyi de korumak gerekir. Rekabetin fazlası bir süre sonra negatif sinerji yaratacaktır. Yıkıcı rekabet, öldürücüdür. Rekabet ortamında uyuşuk kalmaya devam edenler bir süre sonra diğerlerine yem olacaklardır. Tıpkı hikayemizdeki köpekbalıklarına yem olan balıklar gibi..

"İş dünyasında rekabet olmasaydı, başarı olmazdı" 

Bazen firmalar veya yöneticiler ekip içinde canlılığı arttırmak ve rekabet ortamı yaratmak için ekibin içine ekiptekilere rakip olacak kişileri (köpekbalıklarını) dahil ederler. Ekip içinde uyuşuk durumda olan çalışanlar yeni ortamda hayatta kalabilmek için ya canlanırlar, ya da ayrılmak zorunda kalırlar. Ancak aşırı rekabet oluşması durumunda tüm ekibin yok olmasının da önüne geçmek gerekir. Çünkü bir süre sonra ekipteki herkes mücadelede başarılı olmak için birer köpekbalığı gibi davranmaya başlarlar. Bu durumda çalışma ortamı yaşanılmaz hale gelir. 

"Rekabet aşı gibidir, uygun dozda olduğu sürece vücudu saldırılara karşı dirençli tutar, fazlası hastalandırır, öldürür. "

Uyuşuk olmanız durumunda, 
sizi canlandırmak için, 
rekabet ortamı yaratmak için, 
kaliteyi ve performansı arttırmak için
ekibinize köpekbalıkları koyarlar! 

İş hayatında çevrenizdeki köpekbalıklarına yem olmamak için sürekli uyanık olun, CANLANIN!

27 Mart 2020

Hikayeden İşler-6



HİKAYEDEN İŞ'LER-6


"Hikayeden İş'ler" yazı dizisinin bu bölümünde kaplandan kaçabilenler olabilir mi diye inceleyeceğiz. Kaplan, aslan ve benzeri vahşi hayvanların pençelerinden kaçmanın imkanı yoktur elbette. Aslan avı hikayelerini okuyanlar veya dinleyenler olmuştur ancak bana hiç inandırıcı gelmemiştir. Hikaye anlatımında inandırıcılık çok önemlidir. Bazı olayları ve kişileri abartılı şekilde anlatmak mümkün olabilir. Ancak bu tür anlatımlar belki masallarda veya efsanelerde kendine yer bulabilir. Masallar ve efsaneler çocuklar için ilgi çekebilir ancak entelektüel bir ortamda veya sunumda masalsı anlatımlar yapmak hiç inandırıcı olmayacaktır. Bu nedenle hikaye anlatıcılarının -şayet masal veya efsane anlatmıyorlarsa- gerçekçi ve inandırıcı hikayeler anlatmaları önemlidir. Aksi halde dinleyicilerin "haydi canım sen de" diye yakınmalarını duymaya başlarlar. Belki de dudaklarını bükerek eleştirilerini yansıtırlar.

Hikaye anlatıcılarının kendilerini ve hikayelerini geliştirmeleri istenen, beklenen bir durumdur. Bazı hikaye anlatıcılarının daha önce anlattıkları hikayelere bazı eklentiler yaparak iyileştirdikleri veya geliştirdikleri görülür. Hatta aynı tema üzerinden, aynı aktörleri kullanarak farklı farklı hikayeler anlattıkları olmuştur. Burada önemli olan tekrara girmeden, ilgi çekici iyileştirmeleri ve gelişmeleri sağlayabilmektir. Kendini yenilemeyen bir hikaye anlatıcısı, hep aynı hikayeleri anlatarak zaman içerisinde sıkıcı olacaktır. Hikayelerinde günceli yakalayabilmek, hikayelerine güncel olayları ve nesneleri dahil edebilmek aslında hikaye anlatıcısının sürekli kendini geliştirdiğini gösterir. Bunu göz önünde bulunduranlar, hikayelerinde canlılığı arttıracaktır.


KİM KAPLANDAN KAÇABİLİR? 


*********************************************************************************
Bir uçak, kaza sonucu Afrika'da bir ormana düşer. Uçaktaki bir Amerikalı ile bir Japon kazadan sağ kurtulurlar. Bunlar ıssız ormanda yaşam mücadelesi verirken, vahşi bir kaplanın kendilerini fark ettiği ve onlara doğru geldiğini görürler. Bu sırada Japon hemen ayakkabılarının bağcıklarını bağlamaya çalışır. Amerikalı da  Japon’a alaylı bir ifadeyle seslenir:

– Kaplandan daha hızlı koşarak kurtulacağını mı sanıyorsun?

Japon’un Amerikalı'ya cevabı ise şöyle olur:

– Kaplandan değil sadece senden hızlı koşmam yeterli olur

*********************************************************************************
İş hayatını birçok örnekleri nedeniyle vahşi ormana benzetebiliriz. Sürekli rekabetin olduğu, güçlülerin zayıfları yok etmeye çalıştığı, hata yapanın yok olmaya mahkum olduğu acımasız bir dünya.. İşbirliklerinin bile belli bir çıkar doğrultusunda olduğu, en küçük bir kırılma anında ortadan kalktığı, aktörlerin sürekli değiştiği, geliştiği bu dünyada hem firmalar hem de çalışanlar hayatta kalmanın çabası içindedirler. Düşenin dostu olmadığı bu ortamda ayakta kalabilmek için değişime ve gelişime sürekli açık olmak gerekmektedir. Kendini yenilemeyen, gelişmeyen veya değişime direnç gösteren firmaların ve çalışanların gelecekleri tehlike altındadır.

Bunun yanı sıra arkadan gelen yeni firmaların ve yeni çalışanların yarattığı rekabetçi ortam da riskleri artırmaktadır. Özellikle teknoloji firmalarında çalışanların  geçmişteki bilgi ve becerileri uzun ömürlü olmamaktadır. Alttan gelen yeni nesiller daha güncel bilgilerle donanarak geldikleri için eski çalışanlar açısından tehlike oluşturmaktadır. Geçmişte elde ettiği bilgileri yeterli görüp, kendini yenilemeyen, geliştirmeyen çalışanlar arkadan gelen yeni çalışanlar tarafından geçilecektirler. 

"Gelişim bir zirve ise, değişim oraya yükselen merdivenin basamaklarıdır."

Günümüzde bilginin ömrü çok kısadır. Artık 5 yıl, 10 yıl önceki teknolojiler ömrünü tamamlamıştır. Bu bilgilerin üstüne yeni bilgiler, beceriler ve teknikler eklemeyen kişiler tabiri caizse teknoloji dinazoru olacaklardır. Bazı temel bilimlerde ve teolojik konularda değişim hızlı olmayabilir ancak mühendislik alanında çalışanların güncel konulara hakim olması çok önemlidir. Belki yaşları ve geçmiş deneyimleri nedeniyle saygı görmeye devam edebilirler ancak bilgilerinin güncelliğini yitirmesi nedeniyle söyleyecekleri şeylerin geçerliliği olamayacaktır. 

"Değişimden korkanlar, merdivende yukarıya adım atmaya korkarlar!"

Hikayemizde anlatıldığı gibi çalışma alanımızda hep birilerinden daha hızlı koşmaya çalışmamız gerekmektedir. Arkamızdan gelen güncel bilgilerle donanımlı genç çalışma arkadaşlarımızın bir adımda önünde olmak için mutlaka gelişime ve değişime açık olunmalıdır. Geçmişteki bilgi ve deneyimlerimizin kredisi zamanla azalacaktır. 

Hangi alanda çalışıyor olursanız olun, işinizin niteliğini ve önemini düşünmeden,
Hayatta kalmak için, rekabet için,

"Hep bir adım önde olun"

"Unutmayın arkanızdan çığ gibi geliyorlar!"