Translate

Kasım Şen - (Mütehayyil)

24 Şubat 2024

KURUMSAL

 

KURUMSAL

Çocukluğumda sobalı bir evde yaşamıştık. O yıllarda apartman daireleri hariç kaloriferli evler çok fazla değildi. Eylül ayı sonunda ya da Ekim ayı başında sobalar kurulmaya başlanırdı.  Eskiden kışlar erken gelir ve sert geçerdi. Genelde Mayıs ayı ortasına kadar da sobalar kaldırılmazdı. Her ne kadar üstünde kestane pişirmek gibi nostaljik zevkleri olsa da sobayı yakmak, külünü temizlemek ve kömür taşımak kolay işler değildi. Cefası, sefasından fazlaydı.

“Temizlenmeyen soba borularını, kurum sarar!”

Bahar aylarında sobalar ve boruları temizlenip, bir sonraki kış için korunaklı bir yere konurdu. Bazen kışlar fazla sert geçtiği için kışın ortasında bile temizlemek gerekirdi. Borular temizlenmediği zaman dumanı çekmez ve ısı verimi düşerdi. Boruların içinde biriken simsiyah is yığınına “kurum” denilirdi. Bazen borunun içinde 1-2 cm kalınlığında kurum birikirdi.

Boruları temizlemek pis ve zor bir işti. Bazen tel fırça ile bazen de bir sopanın ucuna bağlanan bez parçası ile sürterek temizlenirdi. Borular temizlenmezse, dumanın isi zift şeklinde duvara sızardı. Bu nedenle borular temizlenmeden kaldırılmazdı.

“Kurumsala kiralık, kurumsal olmayana satılık!”

Bazı kiralık işyerlerinde “Kurumsala Kiralık” yazar.

Gerçekten kurumsallık bu kadar önemli midir?

Üniversiteden mezun olduktan sonra bir büyüğümüz bana “Aman kurumsal yerde çalış, maaşın ve çalışma saatin belli olur, sıkıntı yaşamazsın!” diye öğüt vermişti. Onun bu öğüdünü o günlerde pek dikkate almasam da sonradan, belki de farkına varmadan, ya da kaderin bir cilvesi olacak ki, hep büyük organizasyonlarda ve kurumsal firmalarda çalıştım. Özellikle bir tercihim değildi ama sanırım kurumsal firmalarda çalışmaya yatkın bir yapım var sanki..

Kurumsal firmalar; süreçlerin oturduğu, işleyen bir sistemin olduğu, sorumlulukların belirli olduğu, yazılı talimatların aktif kullanıldığı, kimin ne iş yapacağının ve ne işleri yapmayacağının açık biçimde tanımlandığı yerler olarak açıklanabilir.  Kurumsal firmaların çalışan sayısı genelde birkaç bin kişiden oluşur. Departmanlar arası iletişim resmidir ve belli kurallara tabidir.

“Kurumsal firmalardaki sistemlerin borularını kurum kaplayabilir!

Kurumsal firmalar bu kadar güzel niteliklerine ve işleyişlerine rağmen zaman içinde hantallaşır ve iş üretemez hale gelebilmektedir. Süreçlerin işletilmesi için tanımlanan sistemler bir süre sonra tıkanabilir. İşler bu sistemler nedeniyle ya gerçekleştirilemez ya da gerçekleştirilmesi uzun zaman alabilir. Kurumsal firmalarda işleyişi tıkayan kişiler veya bölümler olabilir. Bunların tespit edilmesi ise hiç de kolay değildir.

Tıkanan sistemleri temizlemek için cesaretli ve kararlı bir iradeye ihtiyaç vardır. Bazen keskin kararlar alınmalıdır. Hatta sistem baştan sona yenilenmelidir. Tıkanıklık birkaç birimden ve /veya kişiden kaynaklanıyorsa pansuman çözümler yerine radikal yaklaşımla çözüm aranmalıdır. Kişileri değiştirmek her zaman tıkanıklığı gidermeyebilir. Sürecin tamamı ele alınmalıdır. Çünkü işleyişteki aksaklıklar süreçlerin hatalı veya eksik tanımlanmasından kaynaklanabilir.

“Temizlenmek için bazen kirlenmeniz gerekir!..”

Kurumsal firmalarda temizlik işi zordur, dirençlidir. Tıkanan her noktada temizlenmeye karşı çıkan kişiler ve “güçlü?” mekanizmalar bulunur. Kurumsal firmalardaki borular, o kadar çok kurum bağlamıştır ki her yerinden artık zift akmaya başlamıştır. Bu durumda temizlenmek için kirlenmeniz, işin içine dalmanız gerekir. Eğer temizlik olmazsa zaman içerisinde tüm şirketi duman sarar ve firma tıpkı karbon monoksit zehirlenmelerinde olduğu gibi tatlı bir uykuya dalıp, ölüp gider..

“Kurumsallık rüyasına dalmadan önce sistemlerinizi belli dönemlerde temizleyin..”

 

.

 



12 Şubat 2024

LİDERİN YOKLUĞU


Lider ve liderlikle ilgili pek çok söz söylenmiştir. Türlü türlü tanımlamalar, betimlemeler ve güzellemeler yapılagelmiştir. Ancak belki de bir lideri en güzel tanımlayan sözü paylaşmak istedim.

Siz de işinizin "LİDERİ" olun!



03 Şubat 2024

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

 

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

Toplantı odasından çıktıktan sonra bir arkadaşımız yanıma yaklaşıp:

-“Ağzının payını verseydin ya, tam da haketmişti!” dedi. Gerçekten de herkes çileden çıkmıştı. Bir diğeri ise:

-“Böylelerine ayar vermek lazım, ayarı bozulmuş bunların” dedi.

Öylece durdum, sustum. Aklıma Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ünlü romanı “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” geldi. Romanda Hayri İrdal’ın ayar tutmayan “Mübarek” isimli İngiliz yapımı, ayaklı ve yaşlı duvar saati ile yaşadıklarını düşündüm. Mübarek de başına buyruk bir şekilde ayar kabul etmeden çalışmakta ve düzensiz olarak çalmaktadır. Tıpkı çevremizdeki bazı insanlar gibi..  Kimisine bazen ayar verince, bir süreliğine düzene girseler de sık sık ayar istemektedirler. Yayı bozuk olanlar ayar da tutmuyor!

Proje ekiplerimizde yer alan herkes aslında kendi saatlerinde yaşamaktadırlar. Bir proje yöneticisi olarak elbette isteğimiz, arzumuz herkesin aynı saati göstermesi ve hiç ayar gerektirmeden tıkır tıkır çalışmasıdır. Keşke hep öyle olabilseydi!..

“Erken öten saati kırarlar!..”

Proje ekiplerimizde Mübarek gibi ayar kabul etmeyen, kendine buyruk, ayarsız kişiler olabiliyor. Bunlar projede sıklıkla sorun çıkarırlar, zamansız yere (çalarlar) tepki gösterirler. Bu düzensizlikleri nedeniyle diğer saatlerin (kişilerin) de ayarlarını bozabilirler. Sürekli ayar vermekten dolayı artık ayar tutmaz hale gelmişlerdir. Ne zaman, hangi şartlarda, kime karşı, nasıl bir davranışta bulunabileceklerini kestirmek zor bir hale gelebilmektedir. Ancak nasıl ki, Mübarek saat Hayri İrdal’ın dedesinden babasına kalan vasiyetinin sonucu ise; proje ekiplerimizdeki bu ayarsız kişiler de bize kalan mirastır.

Başka hangi saatlerimiz var?

Proje ekiplerimizde elbette başka saatlerimiz de var. Bazıları çok dakiktirler, ayar istemezler, sorun çıkarmazlar, her zaman işlerini doğru yaparlar, hep doğru saatleri gösterirler. Bunlarla çalışmak zevklidir ancak sayıları pek azdır.

Kimi saatlerimiz sürekli geri kalırlar, kimileri ise önden hızlı koşarlar, ileri giderler.. Her ikisi de projelerimiz için sıkıntılı olabilmektedir. Geri kalanı cesaretlendirmek, motive etmek; ileri gideni dizginlemek, yola sokmak, kontrol altına almak bizim görevimizdir.

Ekibimizdeki bir diğer saat ise; sadece kendilerinin doğru zamanı gösterdiklerini, diğerlerinin yanlış saati gösterdiğini ve hatalı olduklarını iddia edenlerdir. Onlara göre kendilerinden başka herkes hatalıdır. Onlar ne söylerlerse doğrudur, buna herkes biat etmelidirler! Zaman onların istedikleri gibi akmalıdır ve diğer tüm saatler onlara göre kendilerini ayarlamalıdırlar.

Ekibimizde ayrıca birilerini takip eden saatler de vardır. Bunlar kendilerine referans aldıkları saat hangi zamanı gösterirse ona göre kendilerini ayarlarlar. Takip ettikleri saati sorgulamazlar, hatalı olabileceklerini kabul etmezler. Tam bir bağlılık halinde devam ederler.

Bazı ekip üyelerimizi yeniden harekete geçirmek için sallamak, dokunmak gerekir. Bu tür kişilerin enerjileri azaldıkları için ittirmeye, enerjilendirmeye ihtiyaçları vardır. Ciddi bir motivasyon ile yeniden sorunsuz çalışabilirler. Proje yöneticilerinin, böyle enerjisi azaldığı için durmak üzere olan kişileri iyi tahlil edip, geç kalmadan müdahale etmesi elzemdir.

“Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir!..”

Proje ekibimizde durmuş durumda olan saatler de olabilir. Ancak bunlar günde iki defa doğruyu gösterdikleri için yaşadıklarını düşünürüz. Aslında bozukturlar, ölmüşlerdir. Bu tür kişiler sadece kuru kalabalık yaparlar. Kimse onların bozuk olduğunu görmez. Proje yöneticileri de onları boş yere sırtlarında taşımak zorunda kalmışlardır. Enerjileri tükendiği için o saatler ayar da tutmazlar.

Projelerimizde saatlerle yaşanan sıkıntılarımızı kısa bir şiirimle ifade etmek isterim:

Saat: Yelkovanı akrep geçe

            Kifayetsiz zaman, ben kifayetsizim kendime

           Sar başa, dön başa, sarmaş dolaşa

           Sokak lambasından damlar nisan yağmuru

           Bir koşuşturmaca, nedir bu hengâme, bu kargaşa.

Saat: Yelkovana akrep var

 

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanından güzel bir söz ile konuyu bağlamak istiyorum:

"Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır...
Bu da gösterir ki, zaman mekân, insanla mevcuttur."