Translate

Kasım Şen - (Mütehayyil)

talimat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
talimat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Kasım 2019

Dediğimi Yap, Yaptığımı Yapma




Dediğimi Yap!
Yaptığımı Yapma!

Bu aslında çok bilinen bir özlü sözdür. Aynı zamanda çok fazla karşılaşılan bir durumdur. Ancak herkes doğru olduğunu kabul etse de, uygulamaya gelince farklı davranışlar, tepkiler gösterirler. Gerçekten herkes dediklerinin yapılmasını bekler. Bazen emir, bazen rica ile de olsa söylenilen şeyin yapılmasını talep ederler, hatta yapılmış olacağını kabul ederler. Fakat aynı durum kendileri için geçerli olduğunda aynı hassasiyeti göstermezler. Belki de bu insanın doğasında, fıtratında (yaratılıştan) olan bir duygudur. Bunu doğal karşılamak gerekebilir.

Ancak iş yöneticiler ve yönetim açısından ele alındığında daha fazla önem kazanır. Yöneticiler açısından "dediklerinin yapılması" mutlak bir olgudur. Bunun aksini ne yöneticiler ne de çalışanlar düşünebilir, iddia edebilirler. Öyle ya! Bir yöneticinin dediklerinin yapılmaması, ciddi risktir, kabul edilemez sonuçlar doğurabilir. Bu konuda hemfikiriz.

Yöneticilerin "yaptıklarını yapmama" ise anlamsız gibi görünür, ikilem oluşturuyor. İlk bakışta, yöneticilerin yaptıklarının doğru olmadığını gösteriyor. Hem dediğinin yapılması, hem de yaptıklarının yapılmaması nasıl doğru olabilir?!

Bununla birlikte, birçok yönetici kendi koydukları kuralları ilk ihlal edenler olurlar. Yapılması, uyulması, uygulanması için tanımlanan kurallara yöneticiler uymayabilirler. Aslında akla ve mantığa aykırı bir durum gibi görülse de birçok şirkette ve kurumda bununla karşılaşıyoruz. Örneğin bir talimat, prosedür, iş tanımı tanımlandıktan sonra tüm çalışanlara duyurusu yapılır. Hatta bu duyuru bazen bizzat yönetici tarafından yapılır, deklare edilir. Çalışanlar da bunu, -eski tabirle- emir telakki edip uygulamaya çalışırlar. Ancak duyurulan talimat ile ters düşülen bir durum olunca yöneticiler bu talimatın ya doğrudan aksi bir karar uygularlar, ya da talimatın etrafından dolanabilecekleri koşulları oluşturmaya çalışırlar. Her durumda talimatın, prosedürün ihlali söz konusudur.

Geçmişte bazı politikacıların "anayasa bir kere delinse bir şey olmaz" gibi sözler söylediği görülmüştür. Kendilerinin o andaki bir sorunu çözmek adına, anayasanın dışında bir davranış sergilemeye çalışmaları belki o günü kurtarabilir ancak ileride onarılamaz hatalar, yaralar oluşturacaktır. Şartlar ne olursa olsun; yasalar, kurallar, talimatlar asla delinmemelidir.

Bunun bir çok örneği ile karşılaşıyoruz. Bir kurumda iş ve işçi güvenliği ile ilgili bir prosedür yayınlandıktan sonra buradaki hususlara başta yöneticilerin uymadıkları görülür. Kendilerine neden uymadıkları sorulunca da "o kurallar çalışanlarımız için" diye tepki gösterirler. Tanımlanan prosedürlerin, talimatların tüm çalışanları, en alt seviyeden en üstte kadar herkesi kapsadığı bir gerçektir. Benzer şekilde bazı yöneticilerin atama ve terfileri, zamanı gelmeden, koşullar oluşmadan yapmaya çalışması da gösterilebilir. Ya da izin kullanımı ile ilgili talimatların dışında çalışanlara izin vermesi/vermemesi gibi durumlar oluşabilir.

Yöneticilerin koydukları kurallara uyulmasını bekledikleri kadar, bu kurallara kendilerinin de uyması çok önemlidir. Belki bu duruma katlanmak zor gelecektir ancak yöneticilik egolarını bir kenara bırakıp, kuralları uygulamalıdırlar.

Şunu unutmamak gerekir: "Çalışanlar yöneticilerini taklit ederler; yöneticisinin kuralları ihlal ettiğini görürlerse, aynı şeyi çalışanlar da yapmaya başlarlar"

Zaten bir süre sonra ortada kadük bir anayasa, talimat ve prosedür kalır. Herkes kendi bildiğini yapar, uygular!

16 Şubat 2019

Sucuklu Yumurta



SUCUKLU  YUMURTA


Pazar kahvaltılarının değişmez lezzetli  yiyeceği.. Mis gibi kızarmış sucuk ve ekmekle bandırılıp yenilen yumurta sarısı. Hayal edilince bile ağızları sulandıran güzellikte bir karışım: Sucuk ve Yumurta.. Burada elbette sucuklu yumurta tarifi vermeyeceğim. Zaten özellikle erkeklerin en kolay yapabildiği ve belki de tek övündükleri yiyecektir. Hemen hemen hepsi sucuklu yumurtayı en iyi kendisinin yaptığını iddia eder.

Burada anlatacağım sucuklu yumurta benzetmesi aslında bir alıntıdır.  TPYME kahve sohbetleri kapsamında Sn. Kürşat Sertpoyraz’dan dinlediğimiz bir analojiye dayanmaktadır. İş hayatının her aşamasında karşılaşabileceğimiz vakalardan birisidir. Kürşat Bey de benzer bir durum üzerine sucuklu yumurta benzetmesini kullanmıştı.

Sucuklu yumurta yapmak için yağ ve baharatları göz ardı edersek, temel olarak yumurta ve sucuk ihtiyacımız vardır. Elbette yumurta için tavuğa, sucuk için de dana,inek,kuzu vb büyük/küçükbaş hayvana ihtiyacımız var. Bu kadar basit! (mi)..

Tavuk gelir yumurtasını bırakır gider. Onun işi o kadar! Ya örneğin dana için öyle midir? Tavuğun yaptığı gibi etinden bir parça bırakıp gidemez. Sucuk olmak için kellesini vermesi gerekli. Alacakları riskler karşılaştırılamaz bile. Birisinin hayatı boyunca sürekli ve kolayca yapabileceği şey, diğerinin ise bedelini hayatıyla ödeyeceği şey..

İş hayatında da bir iş (sucuklu yumurta olsun) için ortalığa bir şeyler bırakıp gidenler olduğu gibi, o iş için kellesini ortaya koyanlar da vardır. Bir işin yapılması için birisi ortaya bir emir, email, talimat, bildiri bırakır gider. Tıpkı tavuk gibi ortalığa bırakıp kenara çekilirler. Şöyle düşünürler: Ben emri verdim, ben email attım, ben talimatımı açıkladım.. Onlara göre işin yapılması için her şey tamamlanmıştır. Ama bir de kellesini ortaya koyanlar var. İşlerin tamamlanması konusunda tüm sorumluluğu alanlar, sonuçlarından en fazla etkilenenler.. Onlar için başarısızlık bir sonun başlangıcı olabilir..

İşte böyle, tüm işlerde yumurtasını bırakıp gidenler var; bir de kellesini ortaya koyanlar. İkisinin aldıkları riskler aynı olabilir mi, hiç!