KOMŞUNUN TAVUĞU..
Entropi, çoğunlukla bir sistemdeki rastgelelik ve
düzensizlik (kaos) olarak tanımlanır ve istatistikten teolojiye birçok alanda
yararlanılır. Bu kanunun en güzel tariflerinden bir tanesi de "Evrende her
şey, kendini minimum enerji ve maksimum düzensizliğe çekmek ister."
şeklindedir. Günümüzde şirketlerin işgücü kaynağı da yüksek bir
entropi(düzensizlik) değerine sahip durumdadır. Ciddi şekilde çalışan
(personel) kaosu yaşanmaktadır. Firmaların İşgücü Devir Oranı (turn over rate)
çok yükselmektedir. Çalışanların bir şirkette uzun süre çalışma süreleri
gittikçe azalmaktadır.
Pekala, bütün bu kaosun nedeni sadece çalışanların işini ve çalışma
şartlarını beğenmemeleri midir?
Bunu söylemek, sorunu önemsizleştirmekten başka işe
yaramayacaktır. Eskiden “giderse gitsinler, kapımda bekleyen yüzlerce kişi var”
anlayışı hakimdi. Bu nedenle çok da dert edilmiyordu. Elbette iş değişikliği
kararını veren sonuçta çalışanın kendisidir. Ancak birikmiş sebepleri detaylı
incelemek gereklidir. Hiç kimse canının sıkıntısından veya beyhude bir heves
uğruna işini, emeğini ve birikimini bırakıp gitmek istemez.
Bir diğer husus ise firmaların, başka firma personellerini
gözünde büyütmesi ve onları kendi personellerinden daha iyi görmeleridir. Yani
atasözünde belirtildiği üzere, komşunun tavuğunu kaz olarak görme çabasıdır. Hatta
bazı firmalar “Bak, X firmasından adam çektik” diye övünç kaynağı bile
yaratabilmektedir. Bütün firmalar başkalarının personelini kapma veya kopartma
peşinde koşunca da piyasada kaos oluşmaktadır.
Artık öyle bir durum oluştu ki, futbolcu transfer borsaları
gibi personel kapma borsası oluştu. Piyasanın güçlü ve tanınmış firmalarındaki
personellerin kendi reklamlarını yapmalarına bile gerek yok! Çünkü ne kadar
yetersiz olursa olsun, X firmasından geliyorsa, iyidir zaten diye bir anlayış
var. X firmasının kovduğu personeller bile iyice araştırılmadan, incelenmeden
gözü kapalı rakip firmalara alınabiliyor. Firmalar ellerindeki personelin
değerini tam bilmeden, başkalarını yüceltebilmektedir.
Sonuçta ne oluyor? Kendi personeli küsüyor, arayışa geçiyor.
O personel ayrılırken arkasından birkaç kişiyi daha yanında götürüyor. Bu döngü
böyle devam edip duruyor. Tam bir “doldur-boşalt” sistemi işliyor. Kazlar ve
tavuklar ortalıkta koşturuyor!
Bu kaos ortamında olan projelere ve proje yöneticilerine
oluyor. Ekip sık değiştiği için ne gerçekçi planlamalar yapılabiliyor ne de
hedefler tutturulabiliyor. Bir personelden tam verim alınacağı zamanda, başka
bir firmaya gidiyor. Yerine başka firmalardan alınan personel de bir şeyler
yapabilecek hale gelince o da başka yere geçiyor. Her bir personel değişiminde
elbette projelerdeki işler de aksıyor veya duruyor.
Mazeretimiz de hazır elbette: “Malum piyasa şartları,
elimizde personel tutamıyoruz!”
Bu kaosu yaratan da zaten firmaların kendi anlayışları ve
yaklaşımları değil mi? Sözümüzü Barış
Manço’nun Kazma şarkısının sözleriyle bitirelim..
Kaz gelen yerden tavuğu esirgemezsen
Bu kafayla bir baltaya sap olamazsın ama
Gün gelir sapın ucuna olursun kazma”
.jpeg)