Translate

Kasım Şen - (Mütehayyil)

03 Ağustos 2022

FAHİŞE



 

FAHİŞE

Durun! Başlığa bakıp tedirgin olmayınız. Konu bildiğiniz gibi, düşündüğünüz gibi değil. Bambaşka bir bakış açısına yöneliktir.


İş hayatında çok değişik tipte insanlarla birlikte çalışırız, çalışmak zorunda kalırız. Ekibimizdeki bazı kişilerle anlaşamayız, bazı kişilerle de çok iyi ilişkiler kurarız. Profesyonel hayatın gereklerine uygun olarak hareket ettiğimiz sürece sorun yok.

Çünkü iş hayatındaki temel beklentilerimizden birisi ve belki de en önemlisi "para" kazanmaktır..

Eğer gönüllü bir faaliyet yapmıyorsak, "maaş" verilmediği sürece hiçbirimiz çalışmaya devam etmeyiz.

Ancak para kazanmanın yanı sıra iş hayatından başka beklentilerimiz de vardır. Örneğin terfi almak, yapılan işten haz duymak, seçkin çalışan olmak, ilerlemek ve etki alanını genişletmek, güç sahibi olmak, ödüllendirilmek vs. gibi beklentilerimiz vardır. 

Ne yazık ki, birçok firmada bu beklentilerin çoğu karşılanmaz ama çalışmaya devam ederiz. Ya aldığımız maaş görece yüksektir, ya da başka bir yerde iş bulma şansımız azdır. Bu nedenle, memnun olmasak da sırf parası için çalışmaya devam ederiz.


Fahişeler de yaptıkları işten zevk almadıkları halde para kazanmak için işlerini yapmaya devam ederler.


Korkmaya, gizlemeye gerek yok, iş hayatımızın bazı dönemlerinde birçoğumuz bu şekilde çalışmak durumunda kalmışızdır. İtiraf edeyim geçmişte bazı dönemlerde ben de bunu yaşadım. Çalıştığım firmalarda yaptığım işten zevk almadığım ancak para kazanmak için katlandığım zamanlarım oldu. 

Şu an çalıştığınız ekiplerinizde benzer durumda olanlar vardır. Bazen bu kişileri tanırsınız, anlayabilirsiniz. Fakat bazıları hiç hissettirmezler, sahte sözlerle işlerini çok zevkle yaptıklarını falan anlatırlar. Gerçek öyle değildir..

İşini tutkuyla yapan ve yaptığı işten zevk alan, haz duyan çalışanlar ise maddi ödülleri çok fazla önemsemezler. Değer görmek, saygı duyulmak ve terfi ettirilmek bu kişiler için daha etkin bir motivasyon kaynağıdır. 

İçinizden "öyle çalışan kaldı mı ki?" diyenleriniz vardır belki de.. Az da olsa birkaç tane kalmıştır, şöyle bir etrafınıza bakın..


Sözümüz meclisten dışarı. Hasb-i hâl eyledik.

Sürç-i lisan etmişsem, affola. Vesselam.



06 Temmuz 2022

ÖĞRENİLMİŞ DERTLER

 

ÖĞRENİLMİŞ DERTLER

Yazının başlığında bir hata yok. Evet, öğrenilmiş dertlerimizden bahsedeceğim. 

İş hayatımızda her gün yeni bir şeyle karşılaşıyoruz ve yeni şeyler öğreniyoruz. Proje yöneticisi olarak aldığımız riskler, yaşadığımız sorunlar ve karşılaştığımız zorluklar nedeniyle belki de daha çok şey öğrenme imkanımız oluyor. Her projede yaşanılan sorunlar sonrasında bulduğumuz çözümleri ve geliştirdiğimiz yöntemleri sonraki projelerimizde yaşamamak için aktarmamız istenir. 


Çok güzel ama, neden her projede aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyoruz o zaman!..


“Tekerleği yeniden bulmak” ya da “Amerika’yı yeniden keşfetmek” sözlerini birçok kez duymuşuzdur. Aynı/benzer sorunlar için her zaman tekrar tekrar aynı eforu harcayarak çözümler bulmaya çalışıyoruz. Ancak hiç kimse bunu diğerlerine anlatmıyor, aktarmıyor. Kurumlardaki süreçlerde ve kalite standartlarında/modellerinde “öğrenilmiş derslerin (lessons learned) kayıt altına alınması ve aktarılması” yer alır. İş uygulamaya gelince, unutulur gider..

Aslında öğrenilmiş derslerle ilgili ele alınması gereken 3 ana konu vardır. Bunlar öğrenilmiş derslerin;

  • Niteliği, uygunluğu,
  • Kayıt altına alınması,
  • Teşviki ve ödüllendirilmesidir


Niteliği, uygunluğu: Yıllar önce bir firmada çalışanlardan yaşadıkları sorunlardan elde ettikleri kazanımlar ve öğrenilmiş dersleri paylaşılması istenilmişti. Her çalışan için bu zorunlu kılınmıştı. Sonuçta paylaşılan – sözde – öğrenilmiş dersler tam bir fiyaskoydu! Çok basit bir Google sorgulaması ile erişilebilecek yazılım kodlarını ve tasarım yöntemlerini öğrenilmiş ders olarak yazmışlardı. Hatta bir kitaptan koskoca sayfaları kopyalayıp, paylaşanlar vardı. Öğrenilmiş dersler ve kazanımlar bir konuda nokta atışı seviyesinde atomik içerikte olması gerekiyordu. Yani “şu konuda şöyle bir durumla karşılaşılırsa, şu yapılmalıdır” gibi çok spesifik ve özgün olmalıdır. Evet, “hap” gibi olmalıdır. Esasen, rahatsızlık yaşayan birisinin derdini çözecek seviyede hap gibi çözüm üretmelidir. Aksi halde, sayfalarca kitabın okunmasını gerektirecekse anlamı yoktur.


Kayıt altına alınması: Yaşanılan zorluklar karşısında bulunan çözümü başkalarıyla paylaşmak pek istenilen bir davranış değildir. Öyle ya, saatlerce uğraşılan bir çözüme başkalarının çaba harcamadan erişmesi biraz kolaycılık olarak görülür. “Ben uğraştıysam, başkaları da uğraşsın” anlayışı vardır. Ancak başkaları istemese de  kurum içinde elde edilen kazanımların kaydedilmesi önemlidir. Kayıt denilince hemen herkesin aklına bir doküman yazmak gelmektedir. Sorunu ve çözümü yazan bir sayfalık bir doküman hazırlandığı zaman her şey tamamlanmış olur sanki.. Ne yazık ki o belgeler kaybolup, giderler. Ya da ulaşılması zor bir yerlerde kalır. Bu nedenle, öğrenilmiş derslerin ve kazanımların üzerinde sorgulama yapılabilecek bir veritabanında ve uygulama ile erişilebilecek bir ortamda tutulması gerekmektedir. Anahtar kelimeler ve konu başlığı ile kolayca erişilebilir olması da önemlidir. 


Teşviki ve ödüllendirilmesi: Öğrenilmiş derslerin paylaşılması teşvik edilmeli ve faydalanılan her bir kazanım ödüllendirilmelidir. İyi, güzel ancak bu nasıl olacak? Örneğin faydalanılan her kayıt için puan verilmesi sağlanabilir. En yüksek puana sahip kazanımı sağlayan kişiye ödül verilebilir, duyurusu yapılarak teşekkür edilebilir vs. Bunlar küçük ancak önemli teşviklerdir.


Küçük bir fıkra ile bitireyim. Adamın birisine idam sehpasında, boynuna ip geçirilmiş haldeyken sormuşlar: ”Son kez ne söylemek istersin?” demişler. Adam da “Bu bana bir ders oldu” demiş..



10 Haziran 2022

YENİ BİR MEMELİ TÜRÜ

 



YENİ BİR MEMELİ TÜRÜ


“Bilim insanları yeni bir memeli türü keşfettiler!”


Bu çok güzel bir asparagas haber başlığı oluverirdi. Elbette bilim insanları hala birçok canlı türünü keşfetmeye devam ediyorlar ancak bahsettiğimiz bu memeli türü çok uzağımızda değil! Hemen yanı başımızda, ofisimizdeki yan masamızda ya da yan odamızda bulunuyorlar. Bizim gibi son insan türü olan sapiens türündendirler. Buna rağmen bu memeli türü henüz canlılar kütüphanesine kaydedilmedi..

Bu “memeli” türünün diğer bir özelliği ise mama ile beslenen, yani “mamalı” olmasıdır. Zaten başka bir besine de ihtiyaçları yoktur. Tam bir “MAMALI MEMELİ” türü işte..


Kimdir bu “memeli” türü?


Hani şu kitaplardan okuduğu birkaç sayfadan edindiği bilgilerle “Bunu böyle yapMAMALIsın!” diyenlerdir..

Hani şu birilerinin gücünün arkasına sığınıp, “Bunu böyle ifade etMEMELİsin!” diyenlerdir..

Hani şu kraldan çok kralcı olup, sahibinin sesi olmaya çalışan ve “Şöyle yazMAMALIsın, böyle söyleMEMELİsin, bunu asla sorgulaMAMALIsın!” diyenlerdir..

Hani şu ayağına futbol topu değmediği halde maç ve futbolcular hakkında ahkam kesme haddini gösterenler gibi “Projeyi böyle yönetMEMELİsin..” diyenlerdir.. 


Ama “haydi gel, sen daha iyisini yap” dediğin zaman da  bu memeli türünden olanlar bir anda ortadan kaybolurlar..


Elbette, soru sorduğunuz zaman destek verme amacıyla tavsiyede bulunmak için “yapmamalısın, etmemelisin” diyenleri kapsam  dışında tutuyorum. Neticede bir soru sorulmuş ve bir cevap verilmiş. Olabilir, kabul edilebilir..

Bu memeli türünden olanlar siz sormadan, istemeden uyarı yaparlar, tavsiyede bulunurlar, konuşurlar. Bazen birebir halde, bazen bir toplantıda ya da bazen yöneticinizin yanında bunları söylerler. “Efendim, memelisiniz, bıdı dıdı  mamalısınız bıdı dıdı..” diye söylenirler. Akıllarınca iyi niyetli olarak tavsiye vermeye çalışırlar..

Sadece iş yerlerimizde değil, hayatımızın her anında bu tür insanlar var. Yıpratıyorlar, enerjimizi tüketiyorlar, bezdiriyorlar.. Ve giderek bu tür hızla çoğalıyor. Virüs gibi kısa sürede herkese bulaşıyorlar.. Amaçları bir şeyler üretmek, fayda sağlamak olmadığı için de yapıcı olmak yerine yıkıcı etkileri oluyor. 

Bu tür yüzünden bazılarımız iş hayatına küsüyor, bazılarımız istifa ediyor, bazılarımız “acı patlıcanı kırağı çalmaz artık” deyip umursamıyor, bazılarımız da mücadele etmeye devam ederek, yok olup, gidiyorlar..  Ancak bu canlı türü çok dayanıklı olduğu için onlara hiçbir şey olmuyor. Ortalıkta “memeli”, “mamalı” diyerek dolanıyorlar..


Bu tür de evrimleşecek elbette ancak epey bir zarar verdikten sonra..

Vesselam..



06 Mayıs 2022

Maskeli Balo

 



Maskeli Balo


Covid-19 salgını, projelerimizde çalışma biçimimizi ve yöntemlerimizi değiştirmeye devam ediyor. Bu değişim ve dönüşümden proje toplantılarımız da etkilendi. Toplantılarımızı eskisi gibi yüz yüze yapamıyoruz, azaltmaya çalışıyoruz. ‘Online’ toplantılar ise teknolojik altyapının el verdiği imkanlara göre yapılabiliyor.

Yine de, bazı durumlarda proje ekiplerimizle veya müşterilerimizle yüz yüze toplantılar yapmamız gerekebiliyor. Bu toplantılarda elbette "maskelerimizi" takıyoruz, diğer önlemlerimizi de almaya çalışıyoruz. 

Ancak, eskisi gibi toplantılarda katılımcıların mimiklerini ve yüzlerindeki ifadeleri göremiyoruz. Projedeki bir husus hakkında konuşurken burun kıvıranları, dudak bükenleri, esneyenleri veya içinden mırıldananları anlayamıyoruz. Ayrıca ifadelerimizdeki samimiyeti de yeterince aktaramıyoruz. Sevincimizi veya üzüntümüzü karşı tarafa göstermekte zorlanıyoruz. Gülümsemelerimizi ve hüzünlerimizi maskelemek zorunda kaldık. Sanki herkes botoks yaptırmış gibi tepkisiz, boş boş bakıyor.

Gerçek anlamda bir "maskeli balo" ortamı yaşıyoruz! 

Proje yönetiminin temeli iletişime dayanıyor. Sadece sözlü ve yazılı iletişim yeterli olmuyor. Beden dili ve yüz dili de iletişimin önemli araçlarıdır. Bunların önemini şimdi daha iyi anlamaya başladık. ‘Online’ yapılan toplantılarda görüntülerin kapatılmasını tercih etmiyoruz. Çünkü konuşulanlarla birlikte beden dilinin de algılanması gerekiyor, aksi halde iletişimin bir yanı aksak kalıyor.

En kısa sürede bu maskeli balonun bitmesi ve özlediğimiz gerçek dünyaya yeniden merhaba diyebilmek dileklerimizle…