Translate

Kasım Şen - (Mütehayyil)

kararlılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kararlılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

04 Mayıs 2024

GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI ZOR?

 

GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI ZOR?

Türk sanat müziğinin benim de çok beğendiğim bir şarkısının sözleridir:

“Gitmek mi zor?
Kalmak mı zor?
O sabahı sen bana sor
Ayrılığı sen bana sor”

Özellikle Zeki Müren tarafından oldukça güzel yorumlanmıştır (*). Sözleri pek anlamlıdır. Her ne kadar iki sevgilinin ayrılığını dile getirmiş olsa da genel olarak tüm ayrılıklar için geçerlidir. Benzer ayrılıkları iş hayatında da yaşamaktayız. Elbette sevdiklerimizle yaşadığımız ayrılıklar gibi derinden etkilemese de nihayetinde bir yeri terk etme, uzaklaşma, bırakıp gitme olduğu için başka türlü etkileri olabilmektedir.

Günümüzde, iş hayatında duygusal olmanın gerekli olmadığı, ayrılıklara da profesyonel yaklaşılması önerilmektedir. Aslında haklı bir görüştür. Karşılıklı anlaşmaya/sözleşmeye ve alışverişe dayalı bir akit olması nedeniyle duygusal yaklaşmak anlamsız görülebilir. Ancak insani erdemlerimiz nedeniyle bulunulan mekanla veya işyerleri ile duygusal bağ kurmamız da garip bir durum değildir.

Şirketlerden çalışanların neden ayrıldığına veya ayrılmak istediğine dair pek çok araştırma yapılmıştır. Ücret politikası, terfi şartları, gelişim imkanları, yan hizmetler, eğitim ve çalışma ortamı gibi pek çok kriter bunun nedeni olabilmektedir. Ancak ayrılıkların nedeni sadece tek bir nedene bağlanamaz, birkaç sebebin oluşması gerekmektedir.

Her şeyin mükemmel olduğu, tüm çalışanların üst seviyede memnun kaldığı işyeri yoktur. Bu bir ütopyadır. Her şirketin bir diğerine göre artıları ve eksileri vardır. Bir işyerinde iyi olan bir şey, başka bir işyerinde yetersiz olabilir. İşyerinden büyük beklentiler nedeniyle ayrılanlar genelde hüsrana uğrarlar. O bardak hiçbir yerde ne tam olarak dolacaktır, ne de bomboş olacaktır.

İşyeri değiştirmek alınması çok zor bir karardır. Gitmek mi yoksa kalmak mı daha doğru olacaktır? Bazen bunun cevabı çok kolay olabilir. Çalışma şartları dayanılmaz hale gelince ayrılık kararı almak çok kolaydır. Ancak yine de ayrılık kararı sonrası oluşacak belirsizlikler insanı ürkütecektir. Hatalı bir kararın bazen geri dönüşü olamayacaktır. Pişmanlık duyulsa da artık çok geçtir, geri dönülemez.

“Kararlılık” bu konuda yapılması gereken en doğru şeydir. Gelgitler yaşamak yerine bir karar alıp, ilerlemek en doğrusudur. Gitmeye karar verince fazla düşünülmemelidir, ayrılmak en iyisi olacaktır.  Ayrılık sonrası yaşanılacak zorluklar, duygusal depresyonlar ve belirsizlikler zaman içinde kaybolacaktır. Ancak yine de hafızalarda kalan hatıralar hüzünlendirecektir.

O halde şarkımızın sözlerine devam edelim:

"Sormamışsın hiç kimseden
Pek üzgünmüşsün giderken
Aramış durmuşsun beni
Kimseye belli etmeden.."

 

(*): Dinlemek için https://www.youtube.com/watch?v=ChCK04zxvp0

 




06 Eylül 2020

Enkaz Devralmadık!

 




ENKAZ DEVRALMADIK!

Proje yöneticilerinin bazen başka birisinin yönettiği projeyi devralması gerekebilir. Bu tür projeler geçmişte başlatılmış, epey yol alınmış veya başarısızlık nedeniyle devredilmiş projeler olabilir. Bir projeyi devralmak, proje yöneticileri için kabus gibi bir şeydir. Geçmişte alınan bazı kararların sorumluğunu, yükümlülüğünü artık kendisi taşıyacaktır. Geçmişte yaşanan olayların tarafı olmamasına rağmen, sonuçlarını kendisi yaşayacaktır. 

Siyasetçilerin sıkça kullandıkları sözlerden birisi de "Enkaz devraldık" açıklamasıdır. Geçmiş yönetimi suçlamak, durumun kötülüğünü ortaya koymak ve bir açıdan da kendi sorumluluklarından biraz da olsa kaçmak için kullanırlar. Her yeni siyasi lider, başkan veya bürokrat; eğer farklı partilere ait ise,  kendisinden öncekileri böyle suçlarlar. 

Pekala, aynı şeyi projeyi devralan proje yöneticisi de söyleyebilir mi? 

Geçmişteki proje yöneticilerini, enkaz devraldığını söyleyerek suçlayabilir mi? 

Hiç bir proje yöneticisi, geçmişten enkaz devraldığını söyleyerek, sorumluluklarından kurtulamaz!

Bir proje yöneticisinin, geçmişi suçlamasının kendisine faydası olmayacaktır. Hem ayrıca her devralınan proje de kötü durumda olmayabilir. Bazen devir işleminin gerekçesi, önceki proje yöneticisinin başka bir pozisyona veya şirkete geçmesi olabilir. İyi giden bir proje de devralınabilir. Doğru veya yanlış yapılan her şey geçmişte kalmıştır ve projenin yürütülmesi için artık yeni birisi direksiyona geçmiştir. 

Hiçbir proje yöneticisinin elinde sihirli değnek yoktur!

Böyle bir durumda, yeni proje yöneticisi öncelikle şunları yapmalıdır:

  • Sakinlikle karşılamalıdır: Geçmişte alınan kararlar ne kadar sıkıntı verici olsa da, projenin durumu ne kadar kötü olsa da, iyi bir proje yöneticisi öncelikle sakin olmalıdır, sakinlikle yaklaşmalıdır. Tedirginlik ve agresif yaklaşımlar durumu daha da kötüye götürecektir. Eli ayağına dolaşmamalıdır. Ortalığı velveleye verecek sözlerden kaçınmalıdır. Sakin yaklaşmak, proje ekibine de güven ve inanç verecektir. 
  • Dinlemeli ve sorgulamalıdır: Projeyle ilgili geçmişteki tüm hususları proje ekibinden dinlemelidir. Doğru soruları sorarak, gerçek durum hakkında net bilgi sahibi olmalıdır. Dinlerken, geçmişe yönelik eleştiri veya yargılama yapmamalıdır. Sadece proje ekibinin gözlemlerini, duygularını ve görüşlerini not etmelidir. Doğru veya yanlış gibi kesin hükümler vermemelidir. 
  • Ani kararlar ve taahhütler vermemelidir: Proje hakkında yeterli bilgi ve deneyim elde etmeden ani kararlar vermemelidir. Özellikle müşterilere veya proje sponsorlarına gerçek dışı taahhütler verilmemelidir. Amiyane tabirle, proje hakkında atıp, tutmamalıdır. Kendisini bir kurtarıcı gibi görüp, "şöyle yapacağım", "bunu ancak ben yapabilirim", "bu iş şöyle yapılmalıydı" gibi kolay ama içi boş taahhütlerden kaçınmalıdır. Akl-ı selim bir davranış içinde, alınması gereken kararları ortak anlayış ile vermelidir.
  • Ekip ile toplantılar düzenlemelidir (toplu ve birebir): Projenin son durumu hakkında proje ekibi ile birlikte toplantılar düzenlemelidir. Proje ekibinin beklentilerini, sorunlarını ve çözüm önerilerini dinlemelidir. Ancak toplu halde toplantılar dışında, ekip üyeleri ile birebir toplantılar da mutlaka yapılmalıdır. Bazı ekip üyeleri, kalabalık toplantılarda sessiz kalabilirler. Onlarla birebir toplantı yapmak ve görüşlerini yüzyüze dinlemek de çok önemlidir. Bazen asıl sorunun nedenini bu tür yüzyüze toplantılardan elde etmek mümkün olabilir. 
  • Anlamalı, Değerlendirmeli ve Değiştirmelidir: Projede bir problem veya çatışma varsa, ilk önce bu durumu anlamalıdır. İlgili tüm ekip üyelerinden sorunun ne olduğunu öğrenmelidir. Problemi anladıktan sonra da objektif biçimde değerlendirmelidir. Bir problem hakkında bilgi sahibi olduktan sonra onu görmemezlikten gelmemelidir. Mutlaka bir değerlendirme yapmalıdır ve problemin çözümü için değişiklikleri uygulamaya geçirmelidir. Değişiklikleri yapmaya yetkisi veya gücü olmaması halinde, durumu bütün açıklığıyla ortaya koyup, üst yönetime yükseltmelidir. Hiçbir problemi sahipsiz bırakmamalıdır, çözümü için elinden geleni yapmalıdır.
  • Projenin tüm paydaşlarını belirlemeli ve onlarla iletişime geçmelidir: Projeyi devralan proje yöneticisi, öncelikle müşteri ve diğer paydaşlar hakkında bilgi edinmelidir. Kimin, hangi konularda bilgi, pozisyon ve sorumluluk sahibi olduğunu anlamalıdır. Müşteri tarafında kimlerle görüşmesi gerekiyorsa hemen bir tanışma toplantısı planlamalıdır. Müşteri tarafındaki sorunlar ve beklentiler hakkında bilgi almalıdır. Bu görüşmelere göre gelecek dönemle ilgili plan hazırlamalıdır. Benzer şekilde diğer paydaşlar, tedarikçiler ve kullanıcılar ile de iletişimler sağlamalıdır.
  • Yeni bir proje başlatma (kick-off) toplantısı yapmalıdır: Proje yöneticisi, devraldığı proje için mutlaka yeni bir proje başlatma toplantısı yapmalıdır. Zaten geçmişte yapılmıştı, tekrar bir başlatma toplantısı yapmak anlamsız gibi görünebilir. Ancak proje ekibinin yeniden enerji kazanması, geçmişte yaşananların etkisini silmesi ve yeni umutlarla projeye devam edebilmesi için bu toplantı gerekmektedir.  Projeye olan inancın yeniden kazandırılması, geçmişteki doğru ve yanlışların geride kaldığını ve yeniden başlanıldığını hissettirmek için bu toplantı gereklidir. 
  • Yeni bir proje planı ve takvimi sunmalıdır: Proje yöneticisi, projenin gelecek dönemine ilişkin gerçekçi bir plan ve takvim hazırlamalıdır ve bunu tüm ilgili paydaşlarla paylaşmalıdır. Planda geçmişten aktarılan işler ile gelecekte yapılması gereken işler detaylı olarak belirtilmelidir. Proje yöneticisi, bu planı hazırlarken gerçekçi olmalı ve yerine getirilemeyecek hedefler vermemelidir. Hiçbir proje yöneticisinin elinde sihirli değnek yoktur. Ancak hazırlanacak planda, bir şeyleri değiştirmek ve düzeltmek için çaba gösterileceğinin de açık olarak belirtilmesi gerekmektedir. Yeni planının da çözümsüzlük sunmaması gerekmektedir. Alternatif çözüm yöntemleri, alınacak riskler ve iyileştirme fırsatları sunmalıdır.
Bunlar yapıldıktan sonra proje yöneticisin öğrenilmiş dersler ve kazanımlar olarak yaşanılanları raporlaması gerekecektir. 

Her yeni proje, yeni bir umuttur..
Her yeni proje yöneticisi de yeni bir başlangıçtır..

26 Aralık 2019

Hikayeden İşler-1




HİKAYEDEN İŞ'LER-1

Yeni bir yazı dizisine başlamak istiyorum. "Hikayeden İş'ler" yazı dizisinde, hikayeler anlatıp iş dünyası ile ilgili örnekler vermeye çalışacağım. 02.Nisan.2019 tarihinde Hacettepe Üniversitesi'nde Genç Mühendisler Topluluğu'nun (GMT) düzenlediği etkinlikte yaptığım sunumdaki hikayeleri burada tekrar paylaşacağım. Yazı dizimde şimdilik 14 farklı konuda hikayeler yer alacak. 

Ben küçükken, büyüklerin bana ders/öğüt vermelerinden nefret ederdim. Hayatım boyunca da hiçbir kimseye ne öğüt verdim ne de öğütleri dinledim. Ders vermeyi de hiç denemedim. Bende nefret uyandıran şeyler, pekala başkaları tarafından da beğenilmezdi. Özellikle aramızda kuşak farkı olan gençlerin, bizlerin verecekleri öğütlere, vereceğimiz derslere, işaret parmağımızı göstererek yapacağımız uyarılara hiç de aldırış etmeyeceklerini düşünüyorum. Bunu yaparak belki ancak kendimizi kandırırız. Bu nedenle, "HİKAYE" anlatmak istedim. Çünkü hikayeler anonimdi. Kimsenin yaşanmışlıklarıyla ilgili olmayabiliyordu. Biraz gerçekti, biraz da kurguydu. Ancak herkes kendine ait bir parçayı bulabiliyordu. 

Bu nedenle ben de hikaye anlatmayı yeğledim. Güzel de oldu..

FARE NEDEN ÖLDÜ?


İlk hikayemizin konusu bir karton kutuda bırakılan farenin neden öldüğü ile ilgili olacak. Hikayemizi anlatayım:

*********************************************************************************
Profesörün biri, elinde bir kutu ve fare ile öğrencilerin bulunduğu sınıfa girdi. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında fareyi kutunun içine koydu. Kutuyu kapattıktan sonra salona dönerek: 

-Bu kutuya iki gün kimse dokunmasın! dedi ve salondan çıkıp gitti.  

Salondaki öğrenciler olaya bir anlam verememişlerdi. Profesörün ne kadar sert biri olduğunu bilen öğrenciler kutuya asla dokunamazlardı. Ne olacağını merak ederek iki gün beklediler. İki gün sonunda profesör salona girdi. Kutuyu eline aldı ve açtı. Kutunun içindeki farenin ölmüş olduğunu bütün sınıfa gösterdi. Sınıfa dönerek farenin neden ölmüş olabileceğini söylemelerini istedi. 

- Havasızlıktan… 

- Açlıktan… 

- Susuzluktan… 

- Korkudan...

Her öğrenci olabilecek ihtimalleri saymıştı. Profesör kutuyu havaya kaldırıp içini öğrencilere gösterdi. Kutunun her tarafı kemirilmiş vaziyetteydi. 

- Görüyorsunuz değil mi? Fare anlaşılan çıkmak için çok mücadele etmiş. Bunu kutunun içindeki vaziyetten anlıyoruz. Şu var ki fareyi sizin dediğiniz gibi ne havasızlık ne de açlık öldürdü. Fareyi asıl KARARSIZLIK ÖLDÜRDÜ! Fare kutunun her yerini parçalayıp çıkmaya çalışacağına sadece bir köşesini parçalasaydı ve bunda da kararlı olsaydı çıkıp kurtulacaktı.

*********************************************************************************

İş hayatında da hepimiz bir çıkış yolu arıyoruz. Kimimiz iş yerlerimizde başarılı olmak için çabalıyor, kimimiz ise girişimci olup kendi firmalarını kurarak büyümeye çalışıyoruz. Kapalı kutu olan "İş Dünyası" içinde başarıya ulaşmak için değişik yöntemler deniyoruz.

Ancak burada önemli olan "kararlılık"tır. Her mesleğe, her iş alanına, her iş yapış yöntemine öykünmek; iş hayatında kararsız kalmak, yok olmaktır. İş hayatının başında bir alanı seçip, o alanda ısrarcı olmak, başarıya giden önemli bir adımdır. Bilim adamlarının ısrarlı denemeleri olmasaydı, bugün birçok teknolojiye sahip olamayacaktık.

Stratejiler ve taktikler sadece firmalara, kurumlara özgü kavramlar değillerdir. Kişilerin de elbette stratejileri ve taktikleri vardır, olmalıdır. İş hayatının belli dönemlerine özgü stratejiler belirlemek ve bu stratejik hedefler doğrultusunda çalışmak önemlidir. Strateji sadece "ne yapmayı" belirlemez, "neleri yapmamayı" da belirler. Böylece iş hayatında başarılı olmak için neleri yapmamayı, hangi alanlarda çalışmamayı belirlemiş oluruz.

Bir atasözü vardır:"Düğüne gidip zurnaya, hamama gidip kurnaya aşık olmak". Evet, her gördüğü, her duyduğu konuya meyledip, her konuda bir şeyler yapabileceğini düşünmek ancak böyle tarif edilebilir.  Bir konuda yeterince çalışmayıp, çözüm için denemeler yapmayıp başka alternatiflere yönelince, tıpkı bu fare gibi birçok çıkış yolunu denemiş ama hiçbir şey elde edememiş birisi olarak sahneden çekilmiş olacağız.

Sonuç olarak; "Kararsız kalmayın, stratejinizi belirleyin"