TUTKULU ÇALIŞANLAR-4
Tutkulu çalışanlarla ilgili yazılarımızı bu yazı ile
sonlandırıyoruz. Önceki yazılarımızda (1, 2, 3) tutkulu çalışanları başarısızlığa götüren
sebepleri incelemiştik. Geriye başarısızlık sebeplerinden sonuncusu kalmıştı.
Sistemler, tutkulu çalışanların önünde engel olabilir
Şirketlerde işlerin düzgün yapılması için tanımlanmış olan
kural, prosedür, talimat ve süreçler; işleyen bir sistem oluşturmak için
gerekli olan ve yürütülmesi gereken olgulardır. Sistemin düzgün akışı ve
bölümler, birimler ve ekipler arasındaki koordinasyonun sağlanması için
gereklidirler. Tersi bir durumda kaos yaşanması doğaldır. Tutkulu çalışanların
sistem içerisinde, kurallara göre çalışma yapması beklenir. Aslında tutkulu
çalışan açısından bir sorun da yoktur, aksine düzgün işleyen bir sistemde
tutkulu çalışanların daha verimli ve koordinasyon içinde çalışması da daha
faydalı olacaktır.
Ancak önceki yazımızda belirttiğimiz üzere, tutkulu
çalışanlar aşırı ve aşkındır. Dolayısıyla sistemleri en çok zorlayan,
sistemlerin avantajlarından ve dezavantajlarından en çok etkilenen kişilerdir.
Hedefe ulaşmak için ilerlerken sistemin önüne çıkardığı olası aksaklıkları en
fazla hisseden ve bunlarla da mücadeleye giren bir tutkuya sahiptirler. Hal
böyle olunca da sistemin yılmaz savunucuları ile tutkulu çalışanlar arasında
bir çatışma ortamı oluşur.
Böyle bir çatışma ortamında hem sistem hem de tutkulu
çalışanlar zarar görecektir. Yöneticilerin burada dikkatle ve önemle sistemin
aksayan yanlarını tespit etmeye yönelik çalışmaya başlaması gereklidir.
Yöneticilerin; tutkulu çalışanları, sistemin aksayan yönlerine rağmen sistemin
içine sokmaya, çalışmalarını sistemin kurallarına uygun olarak
gerçekleştirmelerini beklemeleri tutkulu çalışanların motivasyonunu düşürecek
ve başarısızlığa götürecektir.
Sistemin kuralları, ilk yazımızda tanımladığımız görev
adamları ve pasif iyiler açısından sorunsuz görülebilir, işletilebilir ve o
kurallar içselleştirilmiş olabilir. Ancak tutkulu çalışanların karşılaştığı sistem
sorunları ile görev adamları ve pasif iyilerin karşılaşması da zaten beklenilmez,
karşılaşmazlar. Çizilmiş dar bir çerçeve içerisinde işlerini yürüttükleri için
sistem onlar için engel oluşturmaz. Yöneticiler sistemin sorunlarına görev
adamlarının penceresinden bakarsa, tutkulu çalışanlara karşı "bak ne güzel
sistem, tıkır tıkır işliyor, sende bir problem var" diyerek geri
çevirecektir. Sistem zorlanmadıkça da bu algı yerini inanca dönüştürecektir. Bu
durumda sistem içerisinde hiçbir iyileştirilecek nokta da tespit
edilemeyecektir.
Tutkulu çalışanlar bu durumda ya sistemin kurallarının
etrafından dolanmaya çalışacaklardır ya da kurallara uyarak zaman
içerisinde pasif iyilerden, görev adamlarından biri olmaya zorlanacaklardır.
Yöneticilerin, özellikle tutkulu çalışanların tespit ettikleri aksaklıkları
birer bulgu olarak ele alıp, olası çözüm önerilerini de yine tutkulu
çalışanlardan alacakları görüşlere göre ortaya koyması önemlidir.
Sistemin aksayan yönlerini düzeltmek; elbette sistemi yok
edip, kuralları geçersiz kılmak değildir. Ayrıca sadece tutkulu çalışanların
belirttikleri önerilere göre şekillendirmek demek de değildir. Burada amaç,
sistemle uyum içerisinde çalışarak pasif duruma geçmiş kişilerin de aktif
olmasını sağlayacak düzeltmeleri yapmaktır. Yöneticiler bu konuda düşünmelidirler ve
tutkulu çalışanların sistemle uyumlu çalışmalarını sağlayan ancak sistemin daha iyiye gitmesi için
zorlayıcı tedbirleri alması gereklidir.
Son olarak;
Böylece tutkulu çalışanlarla ilgili yazı dizimizi
bitiriyorum. Yöneticilerin, ekibindeki
ve çevresindeki tutkulu çalışanlara farklı bir gözle ve yaklaşımla bakmasını
sağlaması için faydalı olduğunu düşünüyorum.